El sarkomları
Sarcomas of the hand
Volkan
GÜRKAN, Harzem ÖZGER
Dr. Lütfi Kırdar
Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği;
İstanbul Üniversitesi
İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı
Amaç: El yerleşimli
sarkom çok nadirdir. Bu çalışmada el sarkomu nedeniyle cerrahi tedavi uygulanan
olgular de[1]ğerlendirildi.
Çalışma planı: 1990-2006
yılları arasında, iki merkezde sekiz hasta (5 erkek, 3 kadın; ort. yaş 39.6;
dağılım 26-67) malign el tümörü nedeniyle tedavi edildi. Tümörler beş ol[1]guda
yumuşak doku, üç olguda kemik kökenliydi. Lezyon[1]lar üç hastada parmak,
ikisinde karpal bölge, üçünde ise el bileği yerleşimliydi. Tüm hastalar düz
grafi, manyetik re[1]zonans
görüntüleme ve sintigrafiyle, ayrıca kemik kökenli tümörü olanlar bilgisayarlı
tomografiyle değerlendirildi. Kesin tanı için tüm olgulara biyopsi uygulandı.
Evreleme Enneking sınıflamasına göre yapıldı. Parmak yerleşimli tümörlerde
parmak amputasyonu, karpal kısım ve el bileği yerleşimli tümörlerde geniş
rezeksiyon uygulandı. Ortala[1]ma
takip süresi 48 ay (dağılım 6-123 ay) idi.
Sonuçlar: Karpal bölge
yerleşimli sinovyal sarkom ve el bileği yerleşimli berrak hücreli sarkom olan
iki hasta me[1]tastazlar
nedeniyle kaybedildi. Her iki hasta da başvuru anında evre III idi. Parmak
yerleşimli tümör nedeniyle parmak amputasyonu yapılan üç olgunun ikisi evre IA,
biri ise evre IB idi. El bileğindeki diğer tümörlerin tanısı epitelioid sarkom
ve malign fibröz histiyositomdu; her iki[1]sinin de evresi IIB idi.
Hayatta olan altı hastanın dördün[1]de
el fonksiyonları çok iyiydi; bir hastada günlük işlerini görebilecek düzeyde,
diğer hastada yetersiz el fonksiyonu vardı. Hiçbir hastada lokal nüks
saptanmadı.
Çıkarımlar: El tümörlerinin
çok azının malign olması tanı ve tedavide dikkatli olunmasını gerektirir. Tam
el amputasyonundan kaçınılarak geniş rezeksiyon ve uygun şekilde
rekonstrüksiyon yoluyla elin korunduğu hastaların psikolojisinin daha iyi
olduğu gözlenmiştir.
Anahtar sözcükler: El/cerrahi;
sarkom/tanı/cerrahi; yumuşak doku neoplazileri.
El
tümörleri sık görülmekle birlikte malign olan[1]ları oldukça nadirdir.[1-3]
Konuyla ilgili yayınlar da olgu sunumu ya da az sayıda hastadan oluşmuş ça[1]lışmalar
şeklindedir.[2-6] Kemoterapi ya da radyotera[1]pi gibi adjuvan tedavilerin
etkisi hakkında da yeterli bilgi yoktur. Tedavinin nasıl yapılması gerektiğini
anlamanın yolu, sarkomun doğasını anlamaktan geç[1]mektedir. Bu nedenle,
tedavinin tecrübeli bir ortope[1]dik
onkolog başkanlığındaki multidisipliner bir ekip tarafından yürütülmesi doğru
olan yaklaşımdır. Eldeki malign tümörlerin çoğunluğu primer ma[1]lign
cilt tümörleridir ve daha çok ileri yaşlarda gö[1]rülür.[4] En sık görülen
yumuşak doku sarkomları epitelioid sarkom, sinovyal sarkom ve berrak hücreli
sarkomdur. Elde kemik kökenli olan sarkomlardan en sık görüleni ise düşük
dereceli kondrosarkomdur.[3,4] Doğru tanı koyabilmek için ileri görüntüleme yön[1]temlerini
takiben uygun biyopsi ve doğru patolojik değerlendirme büyük önem taşır. Malign
tümörlerin tedavisinde geniş ve temiz sınırlara ulaşabilmek için elin
fonksiyonunu bozabilecek geniş rezeksiyonlar ve bazen amputasyonlar kaçınılmaz
olabilir. Bu çalışmada çok nadir görülen el sarkomu olgu[1]ları değerlendirildi.
Hastalar ve yönte
1990-2006
yıllarını içeren bir tarama, iki mer[1]kezde
sekiz hastanın (5 erkek, 3 kadın; ort. yaş 39.6; dağılım 26-67) malign el
tümörü nedeniyle tedavi edildiğini ortaya koydu. Beş olguda tümör yumuşak
dokudan kaynaklanırken, üç olguda kemik köken[1]liydi. Lezyonlar üç hastada
parmak, ikisinde karpal bölge, üçünde ise el bileği yerleşimliydi. Hastaların
altısına iğne biyopsisi uygulandı, iki hastaya ise daha önce başka merkezlerde
eksizyonel biyopsi yapılmış[1]tı.
Evreleme Enneking sınıflamasına göre yapıldı.[7] Tüm hastalar düz grafiler,
manyetik rezonans görüntüleme ve sintigrafiyle değerlendirildi. Kemik kökenli
tümörü olanlarda bilgisayarlı tomografiye de başvuruldu. Kesin tanı için, diğer
bölge yerleşimli sarkomlarda olduğu gibi tüm olgulara biyopsi uygu[1]landı.
Biyopsilerin tamamı iğne ile kör biyopsi şek[1]linde yapıldı. Başka merkezlerde
eksizyonel biyopsi yapıldıktan sonra hastanemize sevk edilen iki olgu[1]nun
preparatları ise tekrar değerlendirildi ve kesin tanıya gidildi. Parmak
yerleşimli tümörlerde parmak amputas[1]yonu,
karpal kısım ve el bileği yerleşimli tümörlerde geniş rezeksiyon uygulandı.
Ortalama takip süresi 48 ay (dağılım 6-123 ay) idi.
Sonuçlar
Sekiz
hastanın altısı halen hayattadır. Kaybedilen iki hastanın birinde karpal bölge
yerleşimli sinovyal sarkom, diğerinde el bileği yerleşimli berrak hücreli
sarkom vardı. Başvuru anında evre III olan iki hasta da metastazlar nedeniyle
kaybedildi. Histopatolojik incelemede, tüm el sarkomu rezek[1]siyonlarında
cerrahi sınırların temiz olduğu görüldü. Parmak yerleşimli tümör nedeniyle
parmak am[1]putasyonu
yapılan üç olgunun ikisinde evre IA kond[1]rosarkom, birinde ise evre
IB fibrosarkom saptandı. Fibrosarkomlu hastada birinci parmak proksimal fa[1]lanksındaki
tutulum nedeniyle ray amputasyon uygu[1]landı
(Şekil 1). On beş aylık takip sonunda nüks ya da herhangi bir komplikasyon
gelişmeyen hastaya ayak ikinci parmağının transplantasyonu şeklinde rekons[1]trüksiyon
önerildi. Ancak, hasta bu girişimi kabul et[1]medi. Bu hastada birinci
parmak olmadığı için elin kavrama fonksiyonu çok zayıf kaldı. Diğer iki hasta
ise ellerini yazı yazma ve çatal-kaşık tutma gibi gün[1]lük işlerde rahatlıkla
kullanabilmekteydi. Karpal yerleşimli tümör bir olguda yumuşak doku kökenli
fibrosarkomdu ve elin dorsalinde ve radial tara[1]fında gelişmiş, 1. ve 2.
metakarpın periostunu da invaze etmişti. Bu hastaya 1. ve 2. parmak ray
amputasyonu uygulandı. Ayrıca, skafoid, trapezium, trapezoideum ve kapitat
kemikler de rezeke edildi. Tutma fonksiyonunun sağlanabilmesi için üçüncü
parmak 90° pronasyona ve 30° abdüksiyona alınarak radius distaline artrodez
edildi. Böylelikle ele kavrama fonksiyonu kazandırmak hedeflendi (Şekil 2).
Hastanın 120 aylık takibinde her[1]hangi
bir lokal nüks ya da uzak metastaz görülmezken, bardak gibi kaba cisimleri
rahatlıkla tutabildiği; ancak, yazı yazma gibi daha ince işleri yeterli düzeyde
yapa[1]madığı
gözlendi. Hasta durumundan memnun olduğun[1]dan ek bir girişime gerek
görülmedi. Karpal bölge yerleşimli diğer olguda tanı sinovyal sarkomdu; avuç
içi hipotenar bölgede görülen tümör yumuşak doku kökenliydi. Başvuru anında
yapılan muayenede aynı tarafta aksiller lenfadenopati saptan[1]dı
ve buradan alınan biyopsi sonucu metastaz olarak bildirildi. Hasta evre III
kabul edildi. Takiben hasta[1]ya
geniş rezeksiyon uygulandı. Kitle, 3, 4 ve 5. par[1]makların fleksör tendonları
ile birlikte eksize edildi. Yumuşak doku kapaması plastik cerrahi
kliniğince
yapıldı.
Ameliyat sonrası kontrollerde lokal nüks bul[1]gusu olmamasına karşın,
altıncı ayda aynı taraf aksil[1]lada
yeni lenfadenopati görüldü. Bu noktadan sonra hasta takiplerini aksattı.
Ailesiyle yapılan telefon gö[1]rüşmesinde
hastanın ikinci yılda öldüğü öğrenildi. El bileğinde berrak hücreli sarkom ve
epitelioid sar[1]kom
saptanan iki olguya ek olarak adjuvan kemotera[1]pi ve radyoterapi
uygulandı. Berrak hücreli sarkomlu olguda tanı anında aynı tarafta aksiller
lenfadenopati saptandı ve buradan alınan biyopsi sonucu metastaz olarak
bildirildi. Hasta evre III kabul edildi. Ameliyat sonrası beşinci ayda aynı
taraf klavikula distal ucunda ve sternumda metastaz saptandı. Hasta altıncı
ayda kay[1]bedildi.
Epitelioid sarkomlu hastada ise lezyon el bileği dorsal ve radial tarafında
subkutan dokudan kaynak[1]lanmakta,
ekstansör pollisis brevis ve abdüktor pollisis longus tendonlarına komşuluk
göstermekteydi. Ancak, tendonlara invazyon yoktu. Hastaya geniş rezeksiyon
uygulandı ve kitle çevresindeki tendon kılıfları ile bir[1]likte eksize edildi.
Takiben hastaya adjuvan kemoterapi ve radyoterapi uygulandı. Evre IIB olarak
kabul edilen bu hastanın takiplerinde lokal nüks ve metastaz açısın[1]dan
herhangi bir sorun gözlenmedi. El bileği yerleşimli üçüncü olgunun ise tanısı
ma[1]lign
fibröz histiyositomdu. Hastaya başka bir merkez[1]de eksizyonel biyopsi
uygulanmış ve sonucun sarkom çıkması üzerine tarafımıza sevk edilmişti. Bu hastanın
da patoloji blokları yeniden değerlendirilerek tanı doğ[1]rulandı. Hastanın bize
başvurduğunda evresi IIB idi. Lezyon el bileğinde dorsal bölge ve orta hat
yerleşim[1]liydi.
Bu hastada üçüncü ve dördüncü parmak ekstansör tendonları feda edilerek yatak
rezeksiyon uygulandı.
Herhangi
bir adjuvan terapi uygulanmadı. Takip süresi 39 ay olan hastanın son
kontrolünde herhangi bir lokal nüks ya da uzak organ metastazı saptanmadı.
Üçüncü ve dördüncü parmaklarda kalan ekstansiyon kısıtlılığı hafif derecedeydi.
Hasta günlük işlerini rahatça yapa[1]bilmekteydi
ve hayatından memnundu
Tartışma
Elin
malign tümörleri oldukça nadirdir.[1-3,8,9] Tüm el tümörleri içinde sadece
%1-2’si malign özellik göstermektedir.[10] Bunların da %70.8’i cilt kökenli
olduğundan, primer sarkomlar daha da nadirdir.[1] El yerleşimli sarkomatöz
lezyonlarda, kas-iskelet siste[1]minin
diğer bölgelerindeki lezyonlara göre sağkalım daha uzundur.[11] Lezyon benign
ya da malign olsun genellikle sadece ağrısız kitle şeklinde klinik bulgu
verdiği için tanı koymada karışıklık yaşanabilir. An[1]cak, sert, hassas,
hareketsiz ve hızlı büyüme gösteren bir kitle söz konusuysa ön planda
malignensi düşü[1]nülmelidir.[8]
Buna karşın, şişlik, ısı artışı ve eritem gibi bulgularla malign bir kitle
enfeksiyon ile de ka[1]rıştırılabilir.[10,12]
Ayrıca, el yerleşimli malign tümör[1]lerin
çok nadir olmasından dolayı, cerrahlar her el lezyonunu benign gibi kabul etme
eğilimindedir.[1,2,8] Bu yaklaşım yanlış tanı ve yanlış tedaviye yol açabil[1]mektedir.
Bunu engellemenin yolu, iğne biyopsisi ile kesin tanı konmadan tedavinin
yapılmamasıdır. Elde en sık gözlenen kemik kökenli malign tümör
kondrosarkomdur.[3,4] Genellikle 60 yaş üzerinde gö[1]rülür ve sıklıkla metakarp
ya da proksimal falankstan kaynaklanır. Lezyon adjuvan terapilere yanıt verme[1]diği
için tedavide genellikle geniş rezeksiyon ya da amputasyon kabul
görmektedir.[13,14] Ancak, bu lez[1]yonlar
için önemli olan, bunların primer mi, yoksa enkondromdan dönüşüm göstermiş
kondrosarkom mu oldukları konusudur. El yerleşimli enkondromlar çok ender
olarak malign dönüşüm gösterirler. Tek[1]rarlayan
mikrokırıklar nedeniyle hücresel aktivasyon patolog tarafından bazen malign
olarak değerlendi[1]rilebilir.
Bu tür olgular klinik ve radyolojik tablo ile birlikte değerlendirilmeli ve
çoğu kez gereksiz olacak büyük girişimlerden kaçınılmalıdır. Dönüşüm olsa da
sıklıkla derece I kondrosarkom şeklindedir. Bu tür tümörlerin de, burr
kullanımı ve çimentolama gibi ek yöntemlerle doku bütünlüğü korunarak tedavisi
mümkün olabilmektedir.[15,16] Elde en sık görülen yumuşak doku kökenli ma[1]lign
lezyonları epitelioid sarkom, sinovyal sarkom ve berrak hücreli sarkomdur. Bu
lezyonların lokal nüks, komşu lenf düğümlerine yayılım ve metastaz eğilimleri
yüksektir.[2,4,17] Bunları azaltma amacıyla uygulanan kemoterapi ve radyoterapi
gibi yardımcı yöntemler de ne yazık ki bu patolojilerde çok etkin
olamamaktadır. Bu nedenle, tümörden kurtulmadaki tek şans geniş sınırlarla
yapılacak cerrahidir. Burada bölgenin özelliği öne çıkmaktadır. Elin karışık
ana[1]tomisi
ve arter, sinir, tendon gibi fonksiyon açısıdan çok önemli yapıların dar alanda
birbirine bitişik ola[1]rak
bulunması, geniş rezeksiyonun yapılabilirliğini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle,
emniyetli sınırların sağlanabilmesi için bazı olgularda amputasyon kaçı[1]nılmaz
olabilir. Koruyucu cerrahi ise ancak kompleks makro ya da mikro rekonstrüksiyon
yöntemlerinin kombinasyonlarıyla sağlanabilmektedir. Bu noktada parmak
yerleşimli habis tümörlerde amputasyon ön plana çıkarken, karpal bölge ya da el
bileği yerleşim[1]li
olanlarda ise cerrahın deneyimi paralelinde elin fonksiyonu açısından geniş
rezeksiyon daha uygun olabilmektedir.[3,10,16,18,19] Ayrıca, tam el amputasyo[1]nundan
kaçınılarak geniş rezeksiyon ve uygun şekil[1]de rekonstrüksiyon yoluyla
elin korunduğu hastaların psikolojisinin daha iyi olduğu olgularımızda da göz[1]lenmiştir.
Bu olgular mutlaka, içerisinde patolog, radyolog, ortopedik onkolog,
mikrocerrahi deneyimli plastik cerrah, medikal onkolog ve radyasyon onkoloğunun
olduğu deneyimli bir ekip tarafından ameliyat önce[1]sinde dikkatle değerlendirilmelidir.
Eldeki kitlelerde doğru tanı son derece önemlidir. Bu kitlelerin çok az bir
kısmının sarkom olması, bu durumu geri plana atmamalıdır. Bu nedenle, eldeki
lezyonlarda kesin tanı konmadan eksizyondan kaçı[1]nılmalı; bilgisayarlı
tomografi, manyetik rezonans görüntüleme ve sintigrafi gibi ileri görüntüleme
yön[1]temleri
uygulandıktan ve biyopsi alındıktan sonra ta[1]nıya gidilmelidir.[18] El
yerleşimli tümörlerde iğne biyopsisinin sınır[1]lı rolü olduğu bilinmekte
ve daha çok açık biyopsi önerilmektedir.[10,18] Ancak, doğru ellerde yapılması
durumunda ve deneyimli bir patologla çalışılması halinde iğne biyopsisi ile de
kesin tanıya gidilebilir. Üstelik bu yöntemin, maliyetinin düşük olması, za[1]mandan
tasarruf, daha basit şartlar altında yapılabil[1]mesi ve kontaminasyon
oranının daha düşük olması gibi avantajları da vardır.[20] Benign el
tümörlerinin tedavisi ortopedist ya da el cerrahlarınca kolayca yapılabilmesine
rağmen, eğer söz konusu olan malign karakterli bir kitleyse durum tamamen
değişmektedir. Bu olgularda tedavi zor ve sorunludur ve mutlaka onkoloji
bilgisi yeterli düzeyde olan bir ekip tarafından yapılmalıdır. Deneyimi çok
fazla olan bir el cerrahının onkoloji konusunda yeterli birikiminin olmaması,
cerrahın elin fonksiyonunu ön planda tutmasıyla sonuçlanabilir ve bu durum
lezyo[1]nun
geniş sınırlarla eksizyonunu önleyebilir. Ancak, söz konusu olan öncelikle
hastanın hayatıdır, elin fonksiyonu daha sonra gelmektedir.[10] El
sarkomlarının tedavisinde radyoterapi ve kemo[1]terapinin rolü ve etkinliği
halen tartışmalıdır. Genel kanı, büyük lezyon varlığında radyoterapi, bölgesel
lenf nodu ya da uzak organ metastazı olan olgularda ise kemoterapi
uygulamasının doğru olacağı şeklin[1]dedir.
Ancak, bir ortopedist için asıl nokta, diğer böl[1]gelerdeki sarkomlarda olduğu
gibi, el sarkomlarında da asıl tedavinin geniş rezeksiyon olması gerektiğidir.
Öte yandan, el anatomisinin karışık olması ve elde çok dar alanda arter, sinir,
tendon gibi fonksiyon açı[1]sından
önemli anatomik yapıların bulunması, geniş rezeksiyonun yapılabilirliğini
zorlaştırmaktadır.